• Kudüs Nedir? Kudüsün Dünü Ve Bu Günü

Kudüs Nedir? Kudüsün Dünü Ve Bu Günü....
 
Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs, tüm insanlar için ortak bir değer. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in Miraca yükseldiği bu kent, yüzlerce yıl barışa, hoşgörü ve kardeşliğe ev sahipliği yaptı.
 
Ancak tüm insanlığa örnek olması gereken bu kadim şehir, günümüzde hak ihlalleriyle birlikte anılıyor. Bizler de Ümraniye Belediyesi olarak İstanbul Medeniyet Üniversitesi ve Burak Derneği (Mukaddes Mekanları Tanıtma ve Kültür Derneği) ile birlikte “Kudüs gerçeğini” en net biçimiyle ortaya koyabilmek için bu projeyi hayata geçirdik.
 
Uluslararası Kudüs Sempozyumu ile bölgede yaşanan hak ihlallerinin akademik düzeyde değerlendirilmesi, kamuoyu ve uluslararası toplumun bilinçlendirilmesi ve ihlaller karşısında yapılması gerekenleri içeren bir yol haritası belirlenmesi hedefleniyor.
 
Kudüs gerçeğinin tüm yönleriyle gelecek kuşaklara aktarılmasında ve güncel anlamda kamuoyuna yansıtılmasında önemli bir işleve sahip olacağını düşündüğümüz sempozyumda Türkiye ve dünyadan politikacı, akademisyen ve din adamları bir araya geliyor.
 
Yrd. Doç. Dr. Eldar Hasanov
Mardin Artuklu Üniversitesi
 
Yahudilikte Kudüs Algısı
 
Kudüs veya İbranice adıyla Yeruşalayim/ Yeruşalim, Yahudilerce kral sayılan Hz. Davut tarafından eski çağlarda politik merkez olarak seçilmiştir. Hz. Süleyman tarafından yaptırılan mabedi de barındırdığı için bu şehir Yahudiler açısından sadece politik açıdan değil dini açıdan da merkez konumunda olmuştur.
 
Dolayısıyla Kudüs Yahudilikte kıble ve kutsal şehir sayılır. Fakat bu kutsallık ilk olarak  M.Ö. VII. yy.da şartların zorlamasıyla ortaya çıkmıştır. Hz. Musa döneminden Hz. Davud’a kadar İsrailoğulları’nın bu şehre herhangi bir ilgisi olmamış, şehir pagan ilahlarının tapınıldığı bir mekan olmuştur. Hz. Davud zamanında politik ve dini merkez haline gelmekle ilk teşebbüs yapılsa da İsrailoğulları yine Kudüs’ü kutsal görmemişlerdir. Kudüs’ün kutsallaşma süreci sonraki aşamalarda gelişerek Babil sürgünü tecrübesinin ardından II. Mabet döneminde nihai haline kavuşmuştur.
 
Yahudi kaynaklarında Kudüs’ün fazileti hakkında pek çok malumat mevcuttur.  Yahudi kutsal kitabı Tanah bu şehri “Tanrı’nın (Yahve) seçtiği şehir” olarak nitelemiş, “ulusların tam ortası”, yani bir nevi dünyanın merkezi olduğunu ifade etmiştir. Yeryüzünün merkezi sayılan Kudüs, mistik literatüre göre dünyadan önce yaratılmış olan göksel Kudüs’ün dünyada tam hizasında yerleşmektedir. Rabbani literatürde de Kudüs oldukça vurgulu şekilde ele alınmıştır. Bu kaynaklara göre Tanrı dünyayı yaratırken güzelliği on parçaya taksim etmiş, bunun dokuzunu Kudüs’e vermiştir ve bu yüzden, Kudüs’ün ihtişamını görmemiş birisi hayatında gerçek şehir görmemiştir. İbadetlerde de Kudüs merkezi yer tutmaktadır. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar Yahudiler ibadet ederken Kudüs’e yönelmek zorundadırlar.
 
Yrd. Doç. Dr. Muhammed Güngör
Kırıkkale Üniversitesi
 
Hıristiyanlıkta Kudüs Algısı
 
Yahudiler ve Müslümanlar tarafından kutsal bir şehir kabul edilen Kudüs, tarih boyunca Hıristiyanlar için de kutsallığını korumuştur. Kudüs’ün Hıristiyanlar için önem arz etmesi, gerek içinden çıktığı Yahudiliğin bu şehirle özdeşleşmiş olması gerek Hıristiyanlığın ilk dönem tarihine ait izlerin bu şehirde bulunması gerekse sonraki yıllarda inşa edilen kutsal mekanların yer almasından kaynaklanmaktadır. Nitekim Hıristiyanlık, İsa Mesih’in ortaya çıkışına kadar Yahudi tarihini ortak geçmişi olarak kabul etmektedir. Öte yandan Kudüs’ün Hıristiyanlar için tarihi önemi İsa Mesih’in bu şehirde vaaz etmesine, ölümünden hemen önce son akşam yemeğini havarileriyle birlikte bu kutsal mekanda yemesine dayanmaktadır.
 
Ayrıca, İsa Mesih yine bu kutsal şehirde tutuklanmış, mahkemeye çıkarılmış, ölüm cezasına çarptırılmış, çarmıha gerilmiş, hakarete ve işkenceye maruz kalmıştır. Hıristiyan inancına göre İsa Mesih’in ölümünün ardından tekrar dirilmesi de Kudüs’te gerçekleşmiştir. Hıristiyan tarihinin ilk dönemlerinde yaşanan bu olayların yanında sonraki yıllarda inşa edilen Kıyamet Kilisesi’nin de bu şehirde yer alması Hıristiyanların, Kudüs’ü kutsal bir şehir olarak algılamalarına neden olmuştur.
 
Prof. Dr. Adem Apak
Uludağ Üniversitesi
 
Müslümanlarda Kudüs Algısı
 
Tevhid inancının önderleri olan peygamberlerin Allah’ın dinini en yoğun olarak insanlara tebliğ ettikleri, aynı zamanda üç ilahi dinde de önemli bir yere sahip olan ve kutsal sayılan şehir olan Kudüs, tarih boyunca birçok devlet ve milletin ilgi odağı haline gelmiştir. Kudüs aslında Hz. Adem’den bu yana gelen tevhidin temsilcisi peygamberlerin mirasıdır. Bu miras nesilden nesile Allah’a itaat eden salih kullara devredilmiş, onlar bu emanete titizlikle sahip çıkmışlardır. Kudüs, imar edildiği günden bu yana Şam diyarının özellikli dini başkenti olmuştur. Hz. İbrahim ve Hz. Lut’un Filistin bölgesine gelip yerleşmelerinden itibaren bu bölgenin tümü mübarek kabul edilmiştir.
 
İslam’ın Mekke’de ilk tebliğ edildiği günlerde bu dinin en önemli ibadetlerinden biri olan namazın Mescid-i Aksa’ya yönelerek kılınması İslam’ın ilk kıblesinin bulunduğu Kudüs şehrinin önemini açıkça gösterir. Hz. Peygamber (SAV) gerek Mekke döneminde, gerekse hicretten sonra geçen 1.5 yıl boyunca namazlarını Kudüs’e doğru kılıyordu.
 
Mekke’de iken Kabe’yi arkasına almamak ve iki kutsal mabede de aynı anda dönmüş olmak amacıyla Kabe’yi kendisi ile Kudüs’ün arasına alarak ibadet ediyordu.
 
Hicretten sonra 17. ayın başlarında, Recep ayında, pazartesi öğle namazında nazil olan ayetten sonra Hz. Peygamber (SAV) yönünü Kudüs’den Mekke’ye doğru çevirdi. Allah Rasulü’nün (SAV) aynı namazda iki ayrı kıbleye dönerek namaz kılmış olması sebebiyle bu mescid “İki Kıbleli Mescid” adıyla tanınmıştır. Kıblenin değişmesiyle Medine’deki Müslümanlar siyasi bağımsızlıklarının ardından Kabe’ye yönelmek suretiyle Yahudi ve Hıristiyanlara karşı kıble bağımsızlığını da kazanmışlardır. Müslümanlar için tespit edilen yeni kıble aynı zamanda Mekke’nin onlar tarafından  fethedileceğinin ve Kabe’nin putlardan temizleneceğinin ilk işareti olarak kabul edilmiştir. 
 
Müslümanlar bu ilk kıblenin kutsiyetini idrak ederek tarih boyunca buraya sahip çıkılması gerektiğinin bilinciyle hareket etmiş ve bu mukaddes beldeyi her zaman koruyarak tevhit inancının bayrağı altında bulunması gerektiğine inanmışlardır.
 
Yrd. Doç. Dr. Mounjed Ahmmad
29 Mayıs Üniversitesi
 
Kur’ana Göre Kudüs’ün Varisleri
 
Allah’ın karşı çıkılamayan kuralları vardır (evrenin kuralları ve prensipleri)... Ona karşı çıkan ve kurallarını ihlal eden kimselerin kurtuluşu yoktur... Sınırlarının ötesine geçme veya geçiş olasılığını düşünenler hadlerini aşamayacaklardır. Kanun ve yasalar zemininden hareket eden bu tarihsel ve analitik çalışma Kudüs ve Aksa’nın Yahudilere verilmesinin gerçeğini gösteren şeri’i, evrensel ve toplumsal kurallar ışığında Kur’an ayetlerinin analizini öne sürmektedir. Bu çalışma, kitapta yazılan ve yaratılan evrende yoksun olan kanunları yeniden anlamayı ve hatırlatmayı hedefleyen bir çalışmadır.
 
Dr. Alaattin Dolu
Kastamonu Üniversitesi
 
Osmanlı Kaynaklarında Kudüs
 
Kudüs önceki İslam devletlerinde olduğu gibi Osmanlı Devleti’nde de dini önemi nedeniyle gereken ilgiye mazhar olmuştur. Hatta Kudüs Osmanlılar açısından zaptedilmeden evvel de devletin önem verdiği özel şehirlerden birisi olmuştur. Bu nedenle Osmanlı arşivlerinde Kudüs’ü izlemek için Osmanlı hakimiyetine girdiği tarihten, yani 1517’den önceki imgelemine dair veriler oldukça sınırlı.
 
Bununla beraber Osmanlı kroniklerinde ve arşivlerinde Kudüs’ün Osmanlı Devleti açısından ne ifade ettiğine dair izlenimler elde etmek de mümkündür. Bu tebliğde Kudüs’ün Osmanlı idaresine geçmesinden önceki imajı ile 1517’den sonraki algısı değerlendirilecektir. Bu anlamda kronikler, seyahatnameler, arşiv malzemeleri gibi kaynaklar çerçevesinde Kudüs’ün Osmanlılar için anlamı ve algısı değerlendirilecektir. Tebliğim daha önce yayınlanan “Osmanlı Kroniklerinde Kudüs Algısı” adlı çalışmam ile yeni kaynakların incelenmesiyle meydana gelmiştir.
 
Abdullah Çakmak
Afyon Kocatepe Üniversitesi
 
Osmanlı İdaresinin Kudüs’te Yerleşmesi ve Sancaktaki Osmanlı İdari Sistematiği Her üç semavi dinde kutsal kabul edilen kadim şehir Kudüs 638’de Halife Hz. Ömer döneminde Müslümanlarca fethedilişinden
-Haçlı işgali (1099-1187) hariç- 1917 yılına kadar Müslüman devletlerin hakimiyetinde kalmıştır. Kudüs, bu devletlerin son temsilcisi olan Osmanlı Devleti’nin hakimiyetine ise, I. Selim’in Memlüklere karşı 1516’da elde ettiği Mercidabık zaferinin akabinde Şam’dan Kahire’ye doğru hareketi esnasında girmiştir.
 
1516’da Şam Sancağına bağlı bir birim olarak idare edilen Kudüs, 1520 yılından itibaren müstakil bir sancak haline getirilmiş ve bu statüsünü 1831’e kadar devam ettirmiştir.
 
1831’de Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın isyan ederek bölgeyi kontrolü altına almasıyla kesintiye uğrayan Osmanlı idaresi, ancak 1841’de tekrar sağlanabilmiştir. Bu tarihten sonra Kudüs Sancağında yapılan idari değişikliklerle Gazze, Yafa ve Nablus’u da içine alan sancak, kısa süreli olarak doğrudan İstanbul’a bağlanmış, akabinde Sayda Eyaleti’ne dahil edilmiştir.
 
Bu dönemden sonra Osmanlı idari teşkilatında yapılan bir dizi düzenlemeler Kudüs Sancağının da statüsünde bir takım değişikliklere neden olmuştur. Buna göre; 1864 Vilayet Nizamnamesinin bir
tezahürü olarak Şam ve Sayda eyaletlerinin birleştirilmesiyle oluşan Suriye Vilayetine dahil edilen Kudüs, son olarak 1871 Vilayet Nizamnamesi ile doğrudan merkezi hükümete bağlı bir mutasarrıflık haline getirilmiştir.
 
Osmanlı Devleti’nin doğrudan merkeze bağlı olarak idare ettiği Kudüs’teki hakimiyeti ise 1917 yılındaki İngiliz işgaliyle sona ermiştir.
 
Yaklaşık dört asır boyunca Osmanlı hakimiyetinde olan Kudüs Sancağı’nın idari yapısını ele alan bu çalışma; sancakta
yaşanan idari değişikliklerin ne olduğunu ve bu değişikliklerin nedenlerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Böylelikle sancağın idari yapısında öne çıkan devlet ricali ve kurumları belirlenecek, ayrıca idarede etkili olan diğer unsurlar da tespit edilmeye çalışılacaktır.
 
Prof. Dr. Mustafa Güler
Afyon Kocatepe Üniversitesi
 
Osmanlı İdaresinin Kudüs Müslümanlarına Sahip Çıkma Anlayışı El-Aksa’ya Yahudi tasallutunun zirveye çıktığı günümüzde Müslümanlar için  mukaddesliği ve İslam medeniyetine aidiyeti tartışılmayacak kadar sarih olan bu mekan ve çevresinin İslam öncesi ve sonrası dönemdeki tarihini bilmek atılacak adımlarda son derece mühim bir yere sahiptir. 
 
Bu hususun Kudüs ve Aksa’daki İslam hakimiyeti dönemi olan Osmanlı asırlarındaki siyasi himaye, ekonomik sahiplenme ve kutsal mekanların imarı gibi hususların bilinmesi tarihi sürecin anlaşılması kadar hukuki sahiplenmenin olmazsa olmazlarındandır. Yani bugün Aksa davasının başarıya ulaşmasının mühim unsurlarından biri Osmanlı dönemindeki tüm uygulamaların açıklıkla ve belgeli olarak ortaya konulmasıdır.
 
Bu minval üzere Osmanlı Devleti daha bölgede siyasi hakimiyetinin mevzubahis olmadığı zaman diliminde Kudüs ve çevresindeki Müslümanların ihtiyaçları için vakıflar kurmuş ve bu vakıfların gelirlerini her yıl kutsal şehre ulaştırmıştır.
 
Kudüs ve çevresinin Osmanlı hakimiyetine geçtiği zaman diliminden 1918 yılına kadar devlet şehri sadece siyasi olarak himaye etmemiş, gerektiğinde imar etmiş, gerektiğinde su getirmiş, gerektiğinde halkın ihtiyacı olacak alanlara değişik vasıtalarla yatırım yapmış, gerektiğinde Kudüs’ün Müslüman ahalisi için Surre diye isimlendirdiğimiz yıllık para tahsisinde bulunmuştur. Hemen belirtelim ki, tüm bunları muvakkat bir zaman için değil kalıcı ve sürdürülebilir bir sistematiğe oturtmuştur.
 
Biz bu çalışma çerçevesinde Osmanlı Devletinin Kudüs Müslümanları için hem ilhak öncesi kurduğu vakıfları, hem de ilhak sonrası tayin ettiği maddi yardımları XVI. Yüzyıl sınırında ele alacağız.
 
Dr. Amin M. M. Abubaker
An-Najah National Üniversitesi
 
1826-1918 Arası Kudüs’teki Osmanlı Yönetimi Mekke ve Medine’den sonra üçüncü mertebede olmasına rağmen Kudüs, Osmanlı İmparatorluğu himayesine girikten sonra bu yönetim uluslararası bir boyut almıştır. Kudüs’ün diğer ilahi dinlerle olan irtibatından ötürü yönetimi daha çok hassasiyet gerektirmiştir. Bu da Osmanlı tarafından bütün dünyadan gelen farklı uyruklara sahip vatandaşlara daha hassas davranılmasını doğurmuştur.
 
Osmanlı şemsiyesi kalktığından beri kent, sömürgecilik, işgal ve Yahudileşme güçleri tarafından ezilerek girdapta yaşıyor böylelikle kültürel mirası yerle bir ediliyor. Osmanlı şemsiyesini miras alan Arap devletleri, yitirdikleri yönetimi telafi  etmek  için  çaba sarf etti ancak saldırganlığı püskürtmeyi başaramadı. İngiliz kolonizasyonu ve Siyonist hareket, özlemlerini sağlamayı başardı ve El-Aksa Camii çevresinde olup bitenler, Arap ve İslam devletinin yıldızının sönüş ve yokluğunun Siyonizmin kapsamlı kontrolünün bir kanıtıdır.
 
Yrd. Doç. Dr. Ayhan Işık
Karabük Üniversitesi
 
Kudüs Haseki Hürrem Sultan İmareti Vakıflar, Müslüman toplumlarda birlik ve beraberliği kuvvetlendirmede, sosyal yapıyı sağlamlaştırmada, insanlar arasındaki maddi eşitsizliği gidermede en etkin faktör olagelmiştir. İslam dininin iyilik ve hayırda yarışma ilkesi gereği Müslümanlar, tarihin her döneminde vakıflar kurmuşlardır.
 
Osmanlı Devleti’nin 10. Padişahı Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan’ın 1552 yılında ihtiyaç sahibi fakirlere yemek dağıtılması için vefatından bir yıl önce yaptırdığı “Haseki Sultan İmarethanesi” de bu gayeyle kurulmuştur. Vakfiyesi gereği haftada beş gün iki farklı yemeğin verildiği imarethane, 4 bin 600 metrekare alan üzerine inşa edilmiştir.
 
Binanın alt katı aşevi olarak hizmet verirken, üst katı yetimlerin barındığı bir mekandır.
 
Binanın sağ tarafında ise işsiz gençlere meslek öğretmek için marangozluk eğitimi verilen bir atölye yer almaktadır.
 
Bildirimizde, Kudüs’ün Osmanlı Devleti’nin fethinden sonra yapılan ilk büyük Osmanlı hayır müessesesi olan “Haseki Sultan İmareti” ve bu imarete bağlı birimler Osmanlı arşiv belgeleri ışığında incelenecektir.
 
Dr. Ghassan M. A. Muhaibesh
Kudüs Üniversitesi
 
Kudüs’teki Kanuni Sultan Süleyman Vakfiyesi
 
Kanuni Sultan Süleyman devri, Kudüs için altın çağı olarak kabul edilmektedir. Bunun sebebi ise o dönemde inşa edilen ve halen ayakta duran yapılar ve vakıflardır. Buna ek olarak o dönemde şehre gösterilmiş olan özel ilgi ve bu ilginin olumlu politik, ekonomik, sosyolojik ve kentsel yansımaları da bir başka faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. 
 
Filistin’in genelindeki yardım vakıfları arasında en meşhur olanlar arasında öne çıkmaktadır, Mescid-i Aksa Vakfı ise bunların başında gelmekle birlikte El-Halil şehrindeki İbrahimi Camii Vakfı da bu vakıflar arasında yer almaktadır. Birçok köy, arazi ve gayrimenkul Haseki Sultan Külliyesine vakfedilmiştir. Bu külliye Kudüs’ün merkezinde bulunmakla birlikte Mescid-i Aksa’ya birkaç yüz metre uzaklıkta ve Kudüs’teki tek külliye olarak yer almakta.
 
Bu külliyede genel bir mutfak, bir kiler, fırın, okul, bir sebil, elli beş adet hücre ve bunun dışında başka yapılar da bulunmaktadır.
 
Burada Kudüs şehri sakinlerinin büyük bir kısmına, çevre şehir sakinlerine, cami, zaviye ve okul görevlilerine, sebil, şehrin içinde ve çevresinde yaygın olan türbe görevlilerine bedava yemek dağıtılmaktaydı. Külliyenin idaresi konusunda da titizlik gösterilmiş ve yönetimine bir vakıf idarecisi tayin edilmiştir. Bu kompleksin çalışmalarını sürdürmesi adına Kanuni Sultan Süleyman ve eşi Haseki Sultan tarafından birçok toprak ve arazi vakfedilmiştir.
 
Dr. Musa A. I. Sroor
Birzeit Üniversitesi
 
19. Yüzyılda Kudüs’teki Vakıfların Mülkiyet Sorunu Tebliğ, 19. yüzyılda meydana gelen radikal değişiklikleri ele alacak. Kudüs’teki mülklerin bazıları yabancı mülke, bir diğeri Yahudi mülküne, diğeri Hristiyanlığa ve diğerleri Kudüslü ailelerinin özel mülküne dönüştü. Tebliğin sonunda, geri almak için nelerin yapılması gerektiği ve hangi kanallar aracılığıyla ve hangi kanallardan geçeceği hakkında sorular sorulacaktır. Tebliğde Fransız, İngiliz, Alman ve yerli birincil arşiv kaynaklardan yararlanılacaktır.
 
Dr. Zuhair Ghanayem
Kudüs Üniversitesi
 
 
Kudüs’te Kur’an Eğitimi Vakfı Kudüs, çağlar boyunca Müslüman halifeleri ve hükümdarlar tarafından büyük önem görmüştür. Bu önemin bir belirtisi olarak Evkaf ve dini yerleri, camileri, köşeleri, okulları, Tekke ve zaviyelelere ve vakıflara başlamak şeklinde olmuştur, hatta ve hatta bu ilgi şehirde bulunan mücahidler ve sufileri de vakıflara dahil etmekle artmıştır.
 
Vakfiyeler, yardımlar, topraklar, evler, haneler, umumi hamamlar, bahçeler, verimli meyve ve para gibi farklı şekillerde olmuştur. Vakıflar, büyük oranda Eyyübi döneminde başlamış ve Memlüklü ve Osmanlı dönemlerinde yükselmiştir. Osmanlı padişahlarının bir kısmı, vezirleri, orduların komutanları ve din adamları, hakimler, müftüler ve ve komşuları (Mücavirler), vakfın yardımlarının Mescid-i Aksada Kur’an okunmasına yönelik olmasına önem gösterdi.
 
Prof. Dr. Zeynep Aygen
Mimar Sinan Üniversitesi
 
Kudüs Hindiler Tekkesi Restorasyonu (1870) 13. Asır’da Hintli mutasavvıf Baba Ferid tarafından Kudüs’te kurulduğu varsayılan tekke ilkin Selahhadin Eyyubi, daha sonra da Osmanlı İmparatorluğu’nun koruması altında yüzyıllar boyu Hintli mutasavvıfları ve Hac yolcularını misafir etmiştir. Tekkenin halen de varlığını sürdürüyor olması Osmanlı tarihi eser ve vakıf koruma anlayışının en güzel örneklerinden birini teşkil etmektedir. Bu çalışmamızda eserin 1870 tarihli tamir belgeleri ışığında 19. asırda Kudüs’te Osmanlı şemsiyesi altında kültür varlıklarının korunması konusu örneklenecektir.
 
Menderes Velioğlu
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
 
Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs’teki İmar Faaliyetlerine Dair Bir Yazma Eser: Na’îmî’nin “Fezâil-i Kuds” Kanuni Sultan Süleyman’ın Kudüs’te gerçekleştirdiği imar faaliyetlerine, katiplik vazifesiyle nezaret etmiş olan Çeşmecizade Ni‘metullah Çelebi (Na‘îmî), söz konusu çalışmaları “Fezâyil-i Kuds” ismini verdiği eseri altında manzum olarak kaleme almıştır. Mekke, Medine, Kudüs gibi şehirlerin faziletlerine dair, daha ziyade mevcut rivayetleri derleyen eser günümüze kadar dikkatlerden kaçmış, Kanuni devri imar faaliyetlerine dair birinci elden çok değerli bilgiler içermektedir.
 
Tebliğimizde müellifin hayatına dair kısa bir girişten sonra, eserin ulaşabildiğimiz iki nüshasını tanıtacak ve muhtevasına değinmeye çalışacağız.
 
Mustafa Çakıcı
T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Arşiv Uzmanı
 
Osmanlı Belgelerine Göre Mescid-i Aksa ve Civarındaki Bazı Yapılar ile Hazreti Musa Makamı Restorasyonları (1842-1843) Canlı varlıklar gibi cansız varlıklar olan yapılar da, çevre, doğal afet, savaş ve benzeri faktörlerin meydana getirdiği tahribatlardan etkilenip zamanla eskiyerek tamire ihtiyaç duyarlar. Tarihi ve kültürel varlıkların korunmasıyla ilgili dünya çapında bilinçlenme, 20’nci yüzyılın ortalarından sonra artmış ve bu bağlamda dünyanın büyük ve önemli devletleri, uluslararası sözleşmeleri imzalamıştır. 
 
Bu sözleşmelerin en önemlilerinden biri olan 1964 tarihli “Venedik Tüzüğü”ne göre, “anıtların korunmasında ve onarılmasındaki amaç, onları bir sanat eseri olduğu kadar, bir tarihi belge olarak da korumaktır”. Günümüzde devletler -özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan devletler- tarihi mirasın korunması hususunda daha özverili davranmaktadırlar. Ancak son dönemlerde meydana gelen savaşlar ve karışıklar, özellikle de Ortadoğu’daki savaşlar, insanlık tarihi için de çok önemli olan tarihi mirasın yok edilmesine neden olmaktadır.
 
Tarih içinde güçlü ve iyi bir medeniyet oluşturan devletler, bu medeniyeti meydana getiren unsurlardan biri olan yapıları da koruma yoluna gitmişlerdir.
 
Büyük bir devlet ve medeniyet kurmuş olan Osmanlı Devleti de ihtiyaç duyulduğunda tarihi mirasını korumak için restorasyon uygulamalarını devreye sokmuştur.
 
Kudüs Sancağı Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan önce de, üç semavi din için çok önemli bir şehir idi. Dolayısıyla birçok tarihi ve dini yapıya ev sahipliği yapmaktaydı. Osmanlı Devleti döneminde de bazı tarihi yapılar ilave edilmiş ve ayrıca tamire muhtaç olanların da restore edilmesi yoluna gidilmiştir.
 
Kudüs-ü Şerif’te Müslümanlar  için tarih boyunca en önemli dini mabetlerin bulunduğu yer, Mescid-i Aksa olmuştur. Mescid-i Aksa’da bulunan tarihi yapılar, Osmanlı döneminde birçok kez tamir geçirmiştir. Bu çalışmanın konularından birisi de, 1842-1843 yıllarında yapılan Mescid-i Aksa restorasyonudur. 
 
Aynı dönemde Mescid-i Aksa civarında bulunan bazı tarihi yapılarda da restorasyon ve yenileme faaliyetleri yapılmıştır. Hazreti Ömer’in Kudüs’ü fethinden hemen sonra inşa edilen Hazreti Ömer Camii, tamir faaliyetinin yapıldığı alanlardan biridir. Hazreti İsa Makamı kapısı önündeki kubbeler, Rifai Tekkesi, Salahiye Mescidi, Kale Köprüsü ve kışla restorasyon çalışması yapılan diğer tarihi yapılardır.
 
Ayrıca Kudüs-Eriha yolu üzerinde bulunan Hazreti Musa Makamı külliyesi restorasyonu da, çalışmada ele alınan konulardandır. Bu çalışmanın amacı, Kudüs’te bulunan bazı yapıların tarihi varlığını ortaya koyarak korunmalarını sağlamaya aracı olmaktır.
 
Dr. Mustafa Küçük
T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
 
Kudüs-Halilürrahman Yolunun Tamiri ve Düzenlenmesi 36 küsür kilometre uzunluğunda olan Kudüs-Halilürrahman yolunun uzun bir süredir tamir edilmeyişi sebebiyle arabaların geçemeyeceği bir hale gelmesi üzerine daha ziyade bozulmaması için tamire muhtaç olan yerleri iki kısma ayrılmış ve önce acil olan 16 küsür kilometre uzunluğunda bulunan aksam ile yeniden inşası lazım gelen bölümlerin  tamir edilmesi planlanmıştır. Gerçekleştirilen keşiflerin ardından gereken malzemenin tespit edilerek bunlar için yapılan harcamaların kaydedildiği evrak Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nden temin edilerek değerlendirilmiş ve bu suretle tebliğimiz hazırlanmıştır. Tebliğde, söz konusu yola dair krokiler de yer almaktadır.
 
Doç. Dr. Mousa Jamil Daoud Dwek
Kudüs Üniversitesi
 
Uluslararası Kanunlara Göre Kudüs’te Yaşayan Müslümanların Hakları İsrail, Kudüs’te kendi yönetimini güçlendirmek için çeşitli araçlara başvurdu. 1967 öncesi batı kesimi olsun ya da 1967’de askeri işgalden sonraki doğu kesimi, Arap ve İslam’ın gerçeklerini ve eserlerini değiştirmek için birçok adım atıldı. Sokakların ve yolların adları, ibadet yerleri değiştirildi. Baskılar evlerin yıkımına ve toprağa el konulmasına ve nüfusun kovularak uzaklaştırılmasına kadar uzadı. Bu çalışma, yukarıdaki konuların uluslararası hukuk açısından değerlendirilmesini ve Kudüs şehrinin yasal statüsünü merkeze alarak, İsrail hükümeti tarafından alınan önlemlerin yasadışılığı ve bu şehirde yaşayan Filistinlilerin haklarını ortaya koyacaktır.
 
Prof. Dr. Ghazi İsmail Hasan Rababa
Ürdün Üniversitesi
 
Kudüs’teki Yahudileştirme Çalışmalarının Kudüs’ün Demografik Yapısına Etkisi
 
Bu araştırma İsrail’in, Arap nüfusunu en aza indirgerken geniş toprakları kontrol altına alarak Kudüs’ü Yahudileştirme politikasını ele almaktadır. 1967 yılında Filistinliler çoğunluğu temsil ederken 1995 yılında azınlık haline gelmişlerdir. Toprakların yüzde 100’üne sahipken müsadere çalışmaları ve yerleşim projeleriyle birlikte bu oran yüzde 21’e gerilemiştir. Bu çerçevede yol çalışmaları ve Arap mahallelerinde inşaat faaliyetleri yürütülerek Batı Şeria yüzölçümünün yüzde 15’ini içine alan büyük Kudüs sınırlarını belirlenmesi ve burada Yahudi nüfusunun çoğunlukta olması amaçlanmış aynı zamanda bu amaç İsrail stratejisinin önemli bir bölümünü teşkil etmiştir.
 
Böylelikle Doğu Kudüs bölgesinde 162 bin Filistinli karşısında 665 binlik bir Yahudi nüfusuna ulaşılmıştır. Bunun yanı sıra Kudüs’ü Yahudileştirme politikası kapsamında Ağlama Duvarı’nın genişletilmesi ve Mağariba mahallesinin yıkılması, Sur dışındaki Arap yerleşim alanlarının istihkam edilmesi de sayılabilir. Kudüslülere bina inşa etmenin yasaklanması, 20 bin Kudüslünün kimliğinin iptal edilmesi de bu çalışmalara örnektir.
 
İsrail otoritelerinin Kudüs’te yürütmüş olduğu demografik boyut bir hedeften çok bir araç olarak tezahür etmekle birlikte değişkenlik göstermektedir, bu da tek bir faktöre bağlıdır. Bu faktör ise şehrin Yahudileştirilmesini hedefleyen siyasi boyuttur.
 
Yard. Doç. Dr. Ahmed I. O. Abdaljawad
Kudüs Üniversitesi
 
Kudüs’te Yönetim Sorunu-Ömeriye Uhdesi Çerçevesinde Kutsal Şehrin Statüsüyle İlgili Fıkhi Hükümler
 
Arapçada ahde, vefa ve bir şeyin korunması ve devam ettirilmesi, yemin, güven, sözleşme ve zimmet anlamına gelmektedir. Uhde, taraflarca yerine getirilen haklar ve yükümlülükler de dahil olmak üzere iki taraf
arasındaki karşılıklı anlaşma ve güvencelerdir. Her taraf bunları yerine getirmeli ve bunları korumalıdır. İptal edilemezler veya ihlal edilemezler. Yemin olarak teyit edilir. Her  taraf, söz vererek diğer tarafı güvende hissettirir. Bu çalışma, Ömeriye Uhdesi ile Kudüs’ün durumunu fıkhi hükümler üzerinden inceler.
 
Dr. Ala’ Ghazi İsmail Rababah
Ürdün Özel Uygulamalı Bilimler Üniversitesi
 
 
BM Güvenlik Konseyi’nde Yahudilerin Kudüs Hakkında Yaptığı Konuşmalar
 
Bu çalışma, İsrail’in Kudüs üzerine siyasi söylemlerinin analitik bir incelemesini ortaya koymaktadır. Van Dijk’in İdeolojik Meydan kuramı temel alınarak gerçekleştirilen bu çalışmanın amacı, çeşitli İsrailli başbakanların Kudüs’ün uluslararası alanda İsrail’in ebedi başkenti olarak tanınması ve dünyayı İsrail’in Kudüs üzerinde tam egemenliğe sahip olduğuna dair ikna etmek üzere siyasi söylemlerinde benimsedikleri ikna stratejilerini incelemektir. Çalışmanın temel odağı, Kudüs’ün İsrail siyasi gündemine ne derecede yansıtıldığını ve siyasi söylemlerde kullanıldığını ortaya çıkarmaktır.
 
İncelenen konuşmalar arasında, İsrail Devleti’nin tarihi boyunca çeşitli dönemlerde BM Genel Kurulu, İsrail’in tek meclisli parlamentosu olan Knesset ve Kudüs Günü’nde yapılan konuşmalar yer almaktadır. Bu konuşmaların detaylı analizi neticesinde, İsrail’in Kudüs’e ilişkin siyasi söylemlerinin, üç temel biçime dayandığı görülmüştür. Bu üç temel söylem türü, her birinde İsrail’in Kudüs üzerindeki hakkının sürekli olarak vurgulandığı barış söylemi, tarihsel devamlılık söylemi ve kendini yüceltme söylemidir.
 
Prof. Dr. Mahmut Aydın
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
 
İsrail’in Kudüs Politikasının Dini Nedenleri Üzerine Bir Analiz
 
Bilindiği üzere eski-Kudüs olarak adlandırılan ve duvarlarla çevrili alanda Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam açısından son derece kutsal kabul edilen dini mekanlar yer almaktadır. Bunlar, ilki MÖ. 10. asırda Süleyman peygamber tarafından inşa edilen ve MÖ. 586’da Babilliler tarafından yıkılmasından daha sonra MÖ. 540’lı yıllarda tekrar inşa edilen ve 70 yılında Romalılar tarafından yıkılan Yahudi dini hayatının merkezi olan mabetler ve bu mabetlerin bulunduğu mabet bölgesi, 4. yüzyılda İmparator Konstantin tarafından inşaatı başlatılan Kutsal Mezar Kilisesi ve Kudüs’ün Hz. Ömer tarafından fethinden sonra inşa edilen Mescid-i Aksa ve Kubbet’üs Sahra adlı dini yapılardır.
 
Bu dini yapıların Kudüs şehri üzerinden Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam arasındaki tarihi ve teolojik bağı ortaya koyduğu, dolayısıyla da eğer Kudüs’ün Yahudi,
Hıristiyan ve Müslümanlar için anlamı ve fonksiyonu ortaya konulursa Kudüs konusunda ortak bir temele sahip olunacağından herkesin barış içinde birlikte yaşayabileceği bir ortamın tesis edilebileceği ileri sürülmektedir.
 
Bu bildiride Yahudi kutsal metinleri ışığında Kudüs’ün Yahudiler için dini ve  siyasi önemi ortaya konmaya çalışılarak bunun üzerinden Yahudilerin kutsal metinlerinde ifade edilen Kudüs algısını öne çıkardıkları sürece Kudüs’te Yahudiler dışında başka etnik ve dini yapıların bulunmasının mümkün olmadığını ileri süreceğiz. Çünkü Yahudilik kendini belirli bir toprak parçasına atfeden hatta onunla kimliklendiren bir dini gelenektir. Yahudi inancına göre Tanrı’nın vaadi olan bu topraklar Kudüs’ün de içinde yer aldığı Filistin topraklardır.
 
Dahası bildiride detaylı olarak ifade edeceğimiz üzere Kudüs, İsrailoğulları’nın göçebe hayattan yerleşik hayata geçişlerini temsil eden siyasi bir merkez olduğundan Yahudiler tarafından ebedi başkentleri ve ölümden sonra yeniden dirilmenin de vuku bulacağı şehir olarak kabul edilmektedir. Bu bildiride Yahudi kutsal metin verilerinden hareketle Kudüs’ün kutsallığı ve dini önemiyle ilgili Yahudi telakkileri inceleme konusu yapılarak bunların mevcut İsrail politikasına etkileri ortaya konmaya çalışılacaktır.
 
Adem Yenihayat
Burak Derneği, Başkan
 
Kudüs ve STK’lar
 
Kudüs tüm Müslümanların kalbinde özel yeri olan kutsal bir şehirdir. Son 100 yıldır şehrin yönetiminin Müslümanların elinde olmaması ve orada yaşanmakta olan üzücü olaylar Kudüs’e daha çok sahip çıkılmasına sebep olmuş, duyarlı Müslümanların Kudüs için bir şeyler yapma çabalarını arttırmıştır.
 
Kudüs için bireysel olarak yapılması gerekenler olduğu gibi toplumsal, kurumsal, ulusal ve uluslararası alanda da yapılması gerekenler vardır. Biz bu tebliğde Sivil Toplum Kuruluşlarının Kudüs için neler yapabildiklerini, ne tür katkılar sunabildiklerini ortaya koyacağız. STK’lar temelde halkın içinden çıkan ve halkın gönüllü katkılarıyla yine halk için faydalı çalışmalar yapan kuruluşlardır. STK’ların toplumdaki birçok problemin tespiti ve çözümüne dönük önemli çalışmalar yaptıkları bilinmektedir. STK’ların Kudüs meselesindeki rolünü iki ana başlıkta inceleyeceğiz. İlk olarak STK’ların Kudüs adına Türkiye’de yaptıkları çalışmalar incelenecek.
 
Konu şu alt başlıklarla genişletilecek:
 
• Kudüs hakkında toplumsal bilinçlenme ve farkındalıkları arttırma.
 
• Kudüs’te yaşayan Müslümanlarla Türkiye’de yaşayan Müslümanların iletişim kurmalarını sağlama, Kudüs’e yapılacak ziyaretleri teşvik etme.
 
• Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı korumak ve kollamak adına orada yaşayan Müslümanlara her türlü nakdi ve ayni yardımı ulaştırma.
 
İkinci olarak STK’ların Kudüs’teki faaliyetlerine, orada yaptıkları çalışmalara değinilecek. Bununla beraber STK’ların gerek Türkiye’de gerekse Kudüs’te yaptıkları çalışmalarda karşılaştıkları zorluklara, yaşadıkları problemlere de temas edilecek.
 
Tebliğimizin son kısmında Kudüs’ün Yahudileşmesi için Yahudilerin kurdukları STK’lar ve faaliyetleri hakkında da bilgi verilecektir.
 
Adem Yenihayat  Kimdir ?
Burak Derneği, Başkan
 
1971 yılında İstanbul’da doğdu. 1990 yılında Gazi Osman Paşa İmam-Hatip Lisesini bitirdi. Lisans eğitimini Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde tamamlayan Yenihayat, Kartal Mehmet Akif Ersoy İmam-Hatip Lisesi’nde Meslek Dersleri Öğretmeni olarak çalışmaktadır. 2011 yılında Burak Derneği’nin kuruluşunda yer alan Yenihayat, halen derneğin Yönetim Kurulu Başkanlığını yürütmektedir.
 
Prof. Dr. Ahmet Kavas Kimdir ?
İstanbul Medeniyet Üniversitesi, SBF, Dekan
 
1964 yılında Samsun’da doğdu. Merzifon İmam-Hatip Lisesi ve Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye Diyanet Vakfı bursuyla yüksek lisans ve doktorasını Paris’te gerçekleştirdi.
 
2002’de doçentlik, 2009 yılında profesörlük unvanı aldı. 2015’te İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı olarak tayin edildi. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde “Afrika”, “Osmanlı Afrikası”, “Osmanlı-Fransa Münasebetleri” ve “Osmanlı’da Dini Hayat” üzerine araştırmalar yapmakta olup bu konularla ilgili basılmış kitapları, makaleleri, yurt içi ve yurt dışında düzenlenen ilmi toplantılarda takdim ettiği tebliğleri yayımlanmıştır. Kavas, Afrika Araştırmacıları Derneği’nin (AFAM) Kurucu Başkanlığı görevini de yürütmektedir.
 
Prof. Dr. M. İhsan Karaman Kimdir ?
İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Rektör
 
1962 yılında İstanbul’da doğdu. 1980’de Kadıköy İmam Hatip Lisesi’nden birincilikle, 1986’da İstanbul Tıp Fakültesi’nden ikincilikle mezun oldu. İstanbul Tıp Fakültesi’nde ihtisasını tamamlayan Karaman, 1991’de üroloji uzmanı oldu. Houston-ABD’de Baylor College of Medicine’de misafir ürolog olarak çalışan Karaman, 1996 yılında doçent, 2008’de ise üroloji profesörü unvanını aldı. Karaman, 2014’te İstanbul Medeniyet Üniversitesi Rektörlüğüne atanmıştır. 
 
Katkıda bulunduğu 30’dan fazla kitap bölümü yazarlığı, 300’den fazla ulusal ve uluslararası alanda yayımlanmış/sunulmuş akademik çalışması ve almış olduğu 500’ün üzerinde uluslararası atıf yanında, 2012 yılında yayınlanan “Cinsel Sağlıktan Mutlu Aileye” isimli popüler eğitim kitabı mevcuttur. Halen, Dünya İslami Tıp Birlikleri Federasyonu Başkan Yardımcısı olan
Karaman, Yeryüzü Doktorları Türkiye’nin 10 yıl süreyle genel başkanlığını yürütmüştür.
 
Şeyh İkrime Sabri Kimdir ?
Kudüs Eski Müftüsü
 
1963’te Bağdat Üniversitesi İslam Hukuku ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Fıkıh ve teşri alanında yüksek lisans, Mısır El- Ezhar Üniversitesi’nde genel fıkıh konusunda doktora yaptı. Çok sayıda kitap, makale ve araştırması bulunan Sabri’nin bilimsel yayınları arasında “Filistin’deki Hakkımız”, “Kudüs’ün İslam’daki Yeri”, “Kudüs’teki Fetvalar”, El Aksa Camii Vaazlarına İthafen”, “Kudüs’le İlgili Vizyon ve Vaazlar” da yer almaktadır.
 
Yrd. Doç. Dr. Eldar Hasanov Kimdir ?
Mardin Artuklu Üniversitesi
 
Azerbaycan’da doğdu. Lisans eğitimini Bakü Devlet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde aldı. Lisansüstü çalışmalarında Yahudilik üzerine yoğunlaştı. Gerut: Temel Kaynaklar Işığında Yahudiliğe Geçiş, Modern İbranice Dilbilgisi, İslam Hukuku ile Karşılaştırmalı Olarak Yahudi Hukukunda Zina ve Benzeri Cinsel Suçlar gibi çalışmalara imza attı. Tübingen, Toronto ve Hayfa Üniversitelerinde David Novak, Menachem M. Kellner gibi hocaların danışmanlığında doktora tezi araştırmalarında bulundu. Halen Mardin Artuklu Üniversitesi öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
 
Yrd. Doç. Dr. Muhammed Güngör Kimdir ?
Kırıkkale Üniversitesi
 
1979’da Ankara’da doğdu. Tevfik İleri Yabancı Dil Ağırlıklı İmam Hatip Lisesi’nden mezun olan Güngör, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde lisans, aynı üniversitede Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe ve Din Bilimleri’nde yüksek lisans ve aynı bölümde Dinler Tarihi üzerine doktorasını yaptı. “İslam Dünyasına Gönderilen Misyon Elçisi: Samuel Marinus Zwemer ve İslam’a Bakışı”, “Hıristiyanlıkta Yedi Ölümcül Günah” gibi makalelerin sahibi olan Güngör’ün Yahudi Geleneğinde Süleyman Mabedi isimli bir kitabı bulunmaktadır.
 
Prof. Dr. Adem Apak Kimdir ?
Uludağ Üniversitesi
 
1970 yılında Bursa’da doğdu. 1988’de Bursa İmam-Hatip Lisesi’nden, 1992’de Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Bir yıl sonra İslâm Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı’na araştırma görevlisi olarak atandı. 1995 yılında “Hz. Osman Dönemi Emevî İdarecileri” isimli tez ile yüksek lisansını tamamladı. 1999 yılında “Amr b. el-Âs (Hayatı-Şahsiyeti-Devlet Adamlığı)” konulu araştırmasıyla doktor oldu. Mayıs 2005’te doçent, 2011’de profesör ünvanı alan Apak, halen Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir.
 
Yrd. Doç. Dr. Mounjed Ahmmad Kimdir ?
29 Mayıs Üniversitesi
 
Halen 29 Mayıs Üniversitesi’nde görev yapan Mounjed Ahmmad, Tefsir ve Kur’an-ı Kerim Bilimlerinde çalışmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de Umut ve Rica gibi çok sayıda kitabı bulunan Ahmmad, Orucun Sırları ve Nurları, Oruç Ayetlerinin Sanatsal Tasviri gibi konulara yoğunlaşmış ve uluslarası pek çok konferansa katılmıştır.
 
Prof. Dr. Lütfullah Karaman Kimdir ?
İstanbul Medeniyet Üniversitesi
 
Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde alan Karaman, Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler alanındaki doktorasını aynı üniversitede gerçekleştirdi. “Uluslararası İlişkiler Çıkmazında Filistin Sorunu” adlı kitabın yazarı olan Karaman, “Adı Yemen’dir: Belgelerle Milli Mücadele Döneminde Yemen’deki Son Osmanlıların Hikayesi” kitabının da ortak yazarıdır.
Halen İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışmaktadır.
 
Dr. Alaattin Dolu Kimdir ?
Kastamonu Üniversitesi
 
1981’de Aydın’da doğdu. Lisans eğitimini Pamukkale Üniversitesi Tarih Bölümü’nde tamamlayan Dolu, tarih üzerine yüksek lisansını Hacettepe Üniversitesi’nde yaptı. Halen Kastamonu Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi’nde görev yapan Dolu’nun “XVIII. Yüzyılda Kudüslüler”, “İhyaü’t-Türas ve’l- Buhüsü’l-İslamiye: Filistin’de Bir Osmanlı Arşivi”, “Osmanlı Kroniklerinde Kudüs Algısı”, “Osmanlı Kudüsü’nde Toplum ve Siyaset” başlıklı akademik çalışmaları bulunmaktadır.
 
Abdullah Çakmak Kimdir ?
Afyon Kocatepe Üniversitesi
 
1985’te Bursa’da doğdu. Bursa İpekçilik Anadolu İmam Hatip Lisesi mezunu olan Çakmak, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde lisans, aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri anabilim dalında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Bölümü’nde doktora eğitimine devam eden  Çakmak, halen Afyon Kocatepe Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi’nde Uzman kadrosuyla görev yapmaktadır.
 
Prof. Dr. Mustafa Güler Kimdir ?
Afyon Kocatepe Üniversitesi
 
1969 yılında Kütahya’da doğdu. 1991 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1999 yılında doktor, 2002 yılında yardımcı doçent, 2008 yılında doçent, 2014 yılında profesör unvanı aldı. Halen Afyon Kocatepe Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Osmanlı Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi anabilim dalında görevini sürdürmektedir.
 
Çalışmalarını ağırlıklı olarak Osmanlı Devletinin Mukaddes Şehirlere (Mekke- Medine-Kudüs) olan hizmetleri, Haccın idaresi ve Osmanlı Vakıf Sistemi üzerine sürdüren Güler’in yayınlanmış 4 kitabı, çok sayıda makalesi, yurt dışında ve yurt içinde sunulmuş tebliğleri bulunmaktadır.
 
Dr. Amin M. M. Abubaker Kimdir ?
An-Najah National Üniversitesi
 
 
1963’te Yabad’da doğdu. Yarmouk Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun olan Abubaker, Ürdün Üniversitesi’nde yüksek lisansını yaptı. Abubaker’in Ürdün Üniversitesi’ndeki doktora tezinin konusu
“Kudüs’te Arazi Mülkiyeti, 1858-1918” başlığını taşıyordu. Çalışma başlıkları arasında, “Kudüs Şehrinde Siyonist Yerleşim 1931-1918”, “Sultan Abdülaziz Hamid’in Filistin’deki Mülkiyeti, 1876-1937” bulunuyor.
 
Prof. Dr. İbrahim Husni Sadeq Rabaiah Kimdir ?
Kudüs Meftuha Üniversitesi
 
1971’de Filistin’de doğdu. Halen Kudüs Meftuha Üniversite’nde görev yapan Rabalah, akademik çalışmalarında Kudüs konusuna odaklandı. “Osmanlı Döneminin Başından Siyonizm Hareketi Öncesine Kadar Kudüs’teki Yahudi Toplulukları”, “Osmanlı Döneminde Kudüs Yönetimindeki Sipahi Askerler”, “Kudüs’teki Hanlar”, “Osmanlı Devrinde Kudüs Şehri” gibi bilimsel araştırmalara imza atan Rabalah’ın Kudüs’ü konu alan çok sayıda kitabı bulunmaktadır.
 
Prof. Dr. Yavuz Ünal Kimdir ?
T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı, Bşk. Yrd.
 
1963 yılında Ordu’da doğdu. 1988 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1998’de aynı üniversitenin İlahiyat Fakültesi Hadis Anabilim dalına Yardımcı Doçent olarak öğretim üyeliğine atandı. 2002 yılında Doçent, 2008 yılında da Profesör oldu. 2008’de Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeliğine seçildi. Halen Ordu Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı olarak görev yapan Ünal, 4. ve 5. Din Şurasının genel sekreterlik görevini de üstlenmiştir. Diyanet İşleri Başkanlığının prestij eserleri olarak kabul edilen, 2 bin ilim adamının otuz yıl süren çalışmalarıyla nihayete eren ‘İslam Ansiklopedisi’, yüz hadis hocasının on yılda hazırladığı ve Prof. Yavuz Ünal’ın koordinatörlüğünü ve metin yazarlığını üstlendiği ‘Hadislerle İslam’ ve sekiz yılda hazırlanan ‘İstanbul Kadı Sicilleri’ adlı üç dev eserin oluşmasında büyük çaba ve gayretleri ile yaptığı katkılarından dolayı layık görüldüğü “Yüzyılın İslam Kültür Hizmet ve Onur Ödülü”nü Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden almıştır.
 
Dr. Ghassan M. A. Muhaibesh Kimdir ?
Kudüs Üniversitesi
 
1958’de Nablus’ta doğdu. 1982 yılında Nablus En-Najah El-Vataniye  Üniversitesinde Tarih ve Eserler Bölümünden lisans derecesi, 1994 yılında El-Kudüs Üniversitesi İslami Eserler Bölümünden yüksek lisans derecesi, 2004 yılında Kahire’de Ayn Şems Üniversitesi’nde Kanuni Sultan Süleyman ve eşi Sultan Haseki döneminde Kudüs’teki vakıflar üzerine doktora derecesi bulunuyor. Muhaibesh’in Ürdün Üniversitesi’nde 3 yıl boyunca birçok Filistin şehrinde, vakıf ve mahkemelerde bahsi geçen üniversitenin dokümantasyon, çizim ve yayın merkezine tabi belge, kayıt, çizimlerin indekslenmesi ve sınıflandırması konusunda çalışmaları bulunuyor.
 
Yrd. Doç. Dr. Ayhan Işık Kimdir ?
Karabük Üniversitesi
 
1978 yılında Samsun’da doğdu. 1997 yılında Samsun İmam Hatip Lisesi’nden mezun oldu. 1998 yılında Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde başladığı lisans eğitimini 2002’de tamamlayıp aynı yıl aynı fakültede İslam Mezhepleri Tarihi Bilim dalında Yüksek Lisansa başladı. 2004 yılında “Abdülkâhir el-Bağdâdî’nin el-Fark beyne’l-Fırak Adlı Eserinin Metot ve Muhtevası” isimli teziyle Yüksek Lisansını tamamladı. “Meşihat Arşivi Belgeleri Işığında Seyyidler ve Nakîbü’l- Eşrâflık Müessesesi” konulu çalışmasıyla doktor oldu. Ulusal ve uluslararası dergilerde Nakîbü’l-Eşrâflık Müessesesi ve seyyidlerle ilgili makaleleri yayımlanmıştır. Halen Karabük Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelâm ve İslam Mezhepleri Tarihi Anabilim Dalında Öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
 
Dr. Musa A. I. Sroor Kimdir ?
Birzeit Üniversitesi
 
1970’te Filistin’de doğdu. Birzeit Üniversitesi Tarih Bölümünden mezun olan Sroor, aynı üniversitede Arap Yakınçağ Araştırmaları teziyle yüksek lisans, Aix- Marseille Üniversitesi’nde Yakınçağ Tarihi teziyle doktorasını tamamladı.  Halen Birzeit Üniversitesi’nde Tarih ve Arkeoloji Bölüm Başkanlığını yürüten Sror’un “İslam Hukukunda Vakıflar”, “Osmanlı İdaresindeki
Kudüs’ün İktisadi ve Hukuki Tarihi”; “Osmanlı İdaresindeki Kudüs’te Vakıf Sorunları” gibi başlıklarda akademik çalışmaları mevcuttur.
 
Prof. Dr. Zeynep Aygen Kimdir ?
Mimar Sinan Üniversitesi
 
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Çevre Çözümlemesi ve Denetimi Bilim Dalı Başkanı ve Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürüdür. Daha önce Berlin Teknik Üniversitesi, Bahreyn Üniversitesi ve Portsmouth Üniversitesi’nde akademisyen ve araştırmacı olarak çeşitli görevler üstlenmiş olup, 2012 yılında yurda dönmüştür. İngiltere Yüksek Öğrenim Akademisi (Higher Education Academy of UK), İngiltere Tarihi Eserleri Koruma Enstitüsü (Institute of the Historic Building Conservation-UK) ve UNESCO Forumu Üniversite ve Kültür Mirası Ağı (Forum UNESCO/University and Heritage Network) gibi uluslararası kurumların üyesidir. Araştırma konularının başında doğal ve kültürel mirasın korunması ve tarihi eserlerin fiziksel ve sosyal sürdürülebilirlik bağlamlarında değerlendirilmesi gelmektedir.
 
Menderes Velioğlu  Kimdir ?
Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı
 
1983 yılında Zonguldak’ta doğdu. 2001 yılında Kartal Anadolu İmam-Hatip Lisesi’nden, 2005’te Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Yüksek Lisansını 2013 yılında, İstanbul Üniversitesi İslam Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalında tamamladı.
Halen aynı Anabilim Dalında ve Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalında doktora çalışmalarını sürdürmektedir. 2007 yılından beri Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde çalışmakta ve kuruluşundan itibaren de Bakanlığa bağlı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı’nda Yazma Eser Uzmanı unvanıyla görevini sürdürmektedir.
 
Mustafa Çakıcı Kimdir ?
T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Arşiv Uzmanı
 
1963 yılında Gümüşhane’de doğdu. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans eğitimini tamamlayan Çakıcı, iktisat üzerine yüksek lisans ve doktorasını İstanbul Üniversitesi’nde tamamladı.
 
Halen Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde Araştırmacı olarak çalışan Çakıcı’nın Osmanlı dönemi belgelerine dayanan çok sayıda kitabı ve farklı konularda akademik makaleleri bulunmaktadır.
 
Dr. Mustafa Küçük Kimdir ?
T.C. Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
 
1960 yılında Trabzon’da doğdu. İlk ve orta tahsilini İstanbul’da tamamladı. Lisans eğitimini İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamlayan Küçük, yüksek lisans ve doktorasını aynı üniversitede yaptı. Halen Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde araştırmacı olarak çalışan Küçük, Osmanlı Türkçesi’ne Giriş, Rik’a yazılı metinleri okuma ve belge değerlendirme, Talik yazılı metinlerle Şer’iye Sicilleri okuma ve değerlendirme, Kitabeler ve mezar taşları okuma ile Divanî yazılı belge okuma dersleri vermektedir.
 
Mesut Özdemir Kimdir ?
Ümraniye Belediyesi, Bşk. Yrd.
 
1970’te Elazığ’da doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Malatya’da tamamladı. Türkiye, Suriye ve Mısır’da Arapça eğitimi aldı. 1990 yılında fark derslerini vererek ikinci lise olarak İmam Hatip Lisesi bitirdi. 1990-1994 yılları arasında El-Ezher Üniversitesi İslam Hukuku Fakültesinde okudu ve bu fakülteden “iyi” derece ile mezun oldu.
 
1995-1997 yılları arasında İnönü Üniversitesi SBE “İslam Hukuku” ana bilim dalında “1801 Yılına Ait Davutpaşa Mahkemesi 36 Nolu Şeriyye Sicili’nin İslam Hukuku Açısından Değerlendirilmesi” konulu yüksek lisansını
“pekiyi” derece ile tamamladı. 2000-2004 yılları arasında Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünü bitirdi. 2010 yılında Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü “İnkılap Tarihi” ana bilim dalında doktora eğitimine başladı. Halen Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü, Ortadoğu Siyasi Tarihi ve Uluslararası İlişkiler ana bilim dalında doktora tez çalışmasına devam eden Özdemir, 2006 yılından bugüne Ümraniye Belediyesi Başkan Yardımcılığı görevini sürdürmektedir.
 
Prof. Dr. Ghazi İsmail Hasan Rababa Kimdir ?
Ürdün Üniversitesi
 
Uluslararası İslami İlimler Üniversitesi’nde Siyaset Bilimi Bölüm Başkanı. Ürdün Silahlı Kuvvetlerinde yarbay rütbesine kadar görev yapan Rababa, 1967’de Kudüs’teki Haziran Savaşı’na katıldı. Pek çok yerel ve uluslararası konferansa, seminere, televizyon panellerine katılmış ve katkıda bulunmuştur.
 
Birçok bilimsel konseyde konuşmacıdır. İdari kalkınma ve stratejik araştırmalarla ilgilenen pek çok kurumda danışmanlık yapan Rababa, Abdul Hamid Şuman Genç Arap Alimleri Ödülü sahibidir. Arap-Siyonist çatışması, uluslararası siyaseti, enerji sorunları, Arap Körfezinin güvenliği ve su gibi konular hakkında uzmanlaşan Rababa’nın kırktan fazla yayınlanmış kitabı ve araştırması bulunuyor. Kudüs Ansiklopedisi en son yayınıdır.
 
Doç. Dr. Mousa Jamil Daoud Dwek Kimdir ?
Kudüs Üniversitesi
 
1955’te Kudüs’te doğdu. Kahire Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Dwek, yüksek lisans ve doktorasını aynı üniversitede tamamladı. 2003’te Bilimsel Yükselme Komitesinin kararı ile Kamu Uluslararası Hukuku’nda Doçentlik derecesine yükselen Dwek, “Meşru Savunmanın Temelleri ve Şartları”, “İnsan Hakları ve Özgürlükleri”, “Kudüs ve Uluslararası Hukuk” gibi kitapların yazarıdır.
 
Yard. Doç. Dr. Ahmed I.O. Abdaljawad Kimdir ?
Kudüs Üniversitesi
 
1967’de Deyr Ballut’ta doğdu. Kudüs Üniversitesi Kur’an ve Davet Fakültesi Dekan Yardımcılığı görevini yürüten Abdaljawad’ın, “Ertelenmiş Mehirdeki Kadının Hakkı ve Onun Hükmünü Değiştirmekte Geleneklerin Etkisi”, “Ta’lil ve Fıkıh Temellerini İnşa Etmesindeki Etkisi” isimli araştırmaları mevcuttur.
 
Dr. Ala’ Ghazi İsmail Rababah Kimdir ?
Ürdün Özel Uygulamalı Bilimler Üniversitesi
 
1983’te Amman’da doğdu. 2005 yılında Ürdün Üniversitesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun olan Rababah, aynı üniversitede yüksek lisansını tamamladı.
 
Halen Ürdün Üniversitesi İngiliz Dil Bilimi Bölümünde doktora çalışmalarına devam eden Rababah’ın “Sosyal ve Siyasi Faktörlerin Anlam Değişikliği ve Sözlüksel Gelişim” başlıklı tezi, temel olarak 11 Eylül olayı gibi bazı siyasi olayların,“köktencilik”, “terörizm” ve “cihat” gibi siyasi terimlerin anlamına olan etkisine odaklanmaktadır. Çalışmada, ilgili bağlamlarda, terimlerin Müslümanlara karşı kültürel ve dini anlamda saldırgan şekilde kullanıldığı iddia edilmektedir.
 
Rababah, şu anda İsrail - Filistin çatışması bağlamında Benjamin Netanyahu ve Mahmud Abbas’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptıkları konuşmaları analiz ettiği ve detaylı karşılaştırmasını yaptığı Eleştirel Söylem Analizi temalı doktora tezini yazmaktadır.
 
Dr. Arwa Aakrma Said Sabri Kimdir ?
Kudüs Üniversitesi
 
Kudüs Üniversitesi Kuran-ı Kerim ve İslam Araştırmaları Fakültesi’nde Doçent olarak görevini sürdüren Sabri, Yarmuk Üniversitesi, İslam Hukuku Bölümü mezunu. İslami Sudan Üniversitesi’nde karşılaştırmalı içtihat üzerine yüksek lisans, Karaviyyin Üniversitesi’nde İslam hukuku alanında doktora yaptı. Kudüs Üniversitesi’nde Kur’an ve İslam Araştırmaları Anabilim Dalı Başkanı görevinde de bulunan Sabri, 2011 yılından itibaren Arap İslam Bankası’nın Fetva ve Şeriat Denetleme Kurulu Başkanlığını yürütmeye başladı
 
Prof. Dr. Mahmut Aydın Kimdir ?
Ondokuz Mayıs Üniversitesi
 
1968 yılında Samsun’da doğdu. 1985’te İstanbul İmam Hatip Lisesi, 1990 yılında Ondokuz Mayız Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden mezun oldu. 1993’te Kilise Hukukunun Doğuşu ve Gelişmesi isimli teziyle yüksek lisansını tamamladı. Doktora eğitimini Birmingham Üniversitesi’nde gerçekleştirdi.
 
1999’da Ondokuz Mayıs Üniversitesi Dinler Tarihi Anabilim Dalına Yardımcı Doçent olarak atandı. Nisan 2003’te Doçent ve Ocak 2009’da da Profesör unvanını aldı.
Genel olarak Dinler ve Kültürlerarası İlişkiler, Çağdaş Hıristiyanlık, Tarihsel İsa Araştırmaları, Hıristiyan Teolojisinin Problemli Alanları ve Dinler Teolojisi konularıyla ilgilenen Aydın’ın ulusal ve uluslararası pek çok yayını ve bunlara yapılmış sayısız uluslararası ve ulusal atıfı bulunmaktadır.
 
Dr. Raed Gabaren Kimdir ?
Ummu’l-Fehm İslami İlimler Fakültesi
 
Umm al-Fahm Kapsamlı Okulu’nda liseyi tamamladı. İlahiyat Fakültesi’nden Arap  Dili ve İslam Bilimleri Bölümünden birincilikle mezun oldu. Ürdün Üniversitesi’nde Şeriat Fakültesi’nden fıkıh usülleri bölümünde eğitim aldı.
 
İngiltere Aberdeen Üniversitesi’ndeki doktorasını “Kudüs Harem-i Şerifle İlişkin Fıkhi Hükümler: Karşılaştırmalı Eleştirel Bir Çalışma” isimli teziyle aldı. 1995 yılından bu yana, İslam düşüncesi, İslami davet ve çağdaş İslami çalışma kuralları hakkında onlarca makale yazmış ve medeniyet fıkhı, fıkıh hukuku (olaylar fıkhı), davranış fıkhı ve yüce Allah’a karşı davranış fıkhı hakkında yayınları bulunmaktadır. Kudüs ve Filistin meselesiyle ilgili birçok uluslararası konferansa katılan Gabaren, akademik çalışmalarının yanında El Aksa Camii’nde öğretmenlik de yapmaktadır.
 
Hüsnü Gürcan Türkoğlu Kimdir ?
T.C. Kudüs Büyükelçisi
 
1955 yılında İstanbul’da doğdu. Kadıköy Maarif Koleji ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinden mezun oldu. 1979 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Merkezde Çok Taraflı Kültürel İlişkiler, Avrupa Konseyi ve Orta Doğu Dairelerinde, yurt dışında
ise Cidde, Oslo, Madrid, Şam ve Bağdat Büyükelçilikleri ile New York’da BM Nezdinde Türkiye Daimi Temsilciliğinde çeşitli kademelerde görev yaptı. Değişik dönemlerde Dışişleri Bakan Özel Kalem Müdürlüğü, Dışişleri Bakan Özel Danışmanlığı, Başbakan Dış Politika Başdanışmanlığı, Cumhurbaşkanı Dış Politika Başdanışmanlığı görevlerinde bulundu. 2009-2012 yıllarında UNESCO Nezdinde Türkiye Daimi Temsilcisi olarak görev yaptı. 2015 yılında UNESCO Dünya Mirası Komitesi Başkanlığını yürüttü.
 
Türkoğlu 2016’da Kudüs Başkonsolosluğu görevine başladı.
 
Reha Ermumcu Kimdir ?
T.C. Beyrut Yunus Emre Enstitüsü, Müdür
 
1990 yılında İstanbul’da doğdu. Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nden sonra Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nü bitirdi. Aynı bölümde yüksek lisans çalışmalarını yürüten Ermumcu, 2015 yılından beri Yunus Emre Enstitüsü’nde çalışmaktadır.